Hoşgeldin sevgili okurcuğum... Sanma ki burada ufkunu aydınlatıyorum, geleceğine ışık tutuyorum, hayata bakışını değiştiriyorum... Ben burada sadece kendi düşüncelerimi sadebir dille kalema alıyorum... Beklentilerini yüksek tutma diye söylüyorum bunu sana... Sonra uyarmadı deme... Hadi bakalım iyi eğlenceler dileyip seni yazılarımla başbaşa bırakıyorum...

13 Nisan 2012 Cuma

ZENNE - Dürüstlük Bazen Öldürür...

   Nasıl başlayacağımı bilemiyorum? Önce hangisinden başlamalı? Muhteşem oyunculuklardan mı? Ahmet Yıldız'ın hayatından esinlenilmiş etkileyici senaryosundan mı? Yoksa kullanılmış efektlerden ya da cesurca verdiği mesajlardan mı?
 
   3 yıl önce gay olduğu için babası tarafından öldürülen üniversite öğrencisi Ahmet Yıldız'ın hayat hikayesinden yola çıkılarak yapılan bir  film Zenne. Türkiye'deki eş cinsel gerçeğini, eş cinsellerin sorunlarını, aileleriyle yaşadıkları dramı zarif bir dille seyirciye aktarıyor bu film. zorlamadan, sıkmadan, aşırıya kaçmadan, rahatsız etmeden... Daha ilk dakikalardan içine çekiyor insanı önyargılarından sıyırarak... Film düşünülenin aksine yalnızca Ahmet Yıldız'ın trajik hayatını değil aynı zamanda devletle, askerlik kurumuyla, töreyle ve insan hayatından daha değerli görülen değerlerle bir hesaplaşma hikayesini anlatıyor bize.



  Filmin konusu; “Daniel, Türkiye'nin değer yargılarını çok tanımayan ve 1 yıllığına İstanbul'a gelen bir alman fotoğrafçı. Renklerini gizlemekten sakınmayan, ailesinden koşulsuz destekle koruma gören ve İstanbul'un dans klüplerinde zennelik yapan Can ve doğulu, muhafazakâr bir ailenin çocuğu olan Ahmet. Birbirleriyle dostluk, aşk ve anlayışla birarada yaşamayı başarabilen üçlünün karşısına çıkan töre, devlet ve muhafazakar aile değerleri...” olarak özetlenebilir...

   Kısaca özetlemek gerekirse; önyargılarınızdan sıyrılıp bu filmi izlediğinizde sizi nasıl içine çektiğine, hikayenin yüreğinize nasıl dokuntuğuna, karakterin ne kadar gerçekçi olduğuna sizler de şahit olacaksınız. Başarılı oyunculuklarla, ışıklarla desteklenen bu filmin ne kadar muhteşem olduğunu sizler de göreceksiniz.




     ( Ahmet Yıldız)

Yavuz Okumuş

4 Nisan 2012 Çarşamba

Okan Bayülgen

 "Ay Okan'ı hiç sevmiyorum çünkü çok ukala!" diyenlere inat ben ukala olduğu için seviyorum bu adamı. Açık sözlü olduğu ve kendi tabularını çok çok çok önceden yıktığı için seviyorum. Belediye başkanına "bizim ne zaman gay belediye başkanımız olacak?" diye sorabildiği için seviyorum.
 Kendi adıma konuşmalıyım ki Okan Bayülgen beni televizyona bağlayan bir bağ haline gelmiştir artık. Bu kadar aptal saptal programlar varken gerçekten bilinçli yayınlar yaptığı için adeta televizyonun fatihi olmuştur gözümde... Uykusuzluk ve işe geç kalma sebebidir benim için. "Bir insan neler yapabilir? kendisini ne kadar geliştirebilir?" bize çok güzel gösteren kişiliktir. Kıskanmamak, imrenmemek mümkün değil. Zaten sevmeyenlerin de sebebini bir yerde buna bağlıyorum. Gerçi zaten bu ülkede işini iyi yapan ve insanları düşenmeye sevkeden kişiler pek sevilemiyor.

  Ergenliğimden beri adeta alışkanlık oldu kendisi bende. sigara gibi, uyumak gibi ya da aileden biri gibi. Adamla büyüdük resmen. Ailelerimizi uyutup izledik onu. gizli gizli, saklı saklı... Bu sebeptendir ki kaybetmeye korktuğum insanlar listesindedir Okan Bayülgen.
   Aslında bu yazıyı yazma amacım sevenlere ya da sevmeyenlere Okan Bayülgen!i anlatmak değil. Zira onu anlatmak bu kadar kolay da değil. Zaten sıkıldım da yazmaktan. Neyse uzun lafın kısası: " gerçekten sen olduğun için, işini iyi yaptığın için, düşündüğün düşündürdüğün için, programlarında hem öğrendiğin hem de bize öğrettiğin için teşekkürler Okan Bayülgen."

Yavuz Okumuş