Hoşgeldin sevgili okurcuğum... Sanma ki burada ufkunu aydınlatıyorum, geleceğine ışık tutuyorum, hayata bakışını değiştiriyorum... Ben burada sadece kendi düşüncelerimi sadebir dille kalema alıyorum... Beklentilerini yüksek tutma diye söylüyorum bunu sana... Sonra uyarmadı deme... Hadi bakalım iyi eğlenceler dileyip seni yazılarımla başbaşa bırakıyorum...

27 Ağustos 2012 Pazartesi

   Doğduğum günün üzerinden yıllar geçti. Doğdum ama yaşamadım. Yaşadıklarımı yazmak istedim ama yazamadım. Yazacak bişi bulamadım. Sonra farkettim ki ben hiç kendi hayatımı yaşamadım. Hep başkalarının hayatlarında yer aradım kendime. Başkalarının bişeyi oldum. Başkalarının aşkı, başkalarının oğlu, başkalarının arkadaşı, başkalarının dostu...

   Belirsizlikler içindeyim. Hani bazı rüyalar vardır. Her taraf sistir yolunu bulmaya çalışırsın. İşte o benim rüyam değil hayatım adeta. Hep düşündüm ama hiç bişi yapmadım. Yapabileceklerimden korktum ya da yapamayacaklarımdan...

   Çok insan tanıdım. Hiç birinde bulamadım aradığımı belki de bilmediğimden ne aradığımı... Düşündüm ne arıyorum diye sonra vazgeçtim düşünmekten. Çünkü düşünmekten de korktum... Kendimle yüzleşmekten korktum...

   Aşık olmak istedim. Mecnun gibi, Ferhat gibi ya da ne bileyim sevgililer gününde sevgilisine papatya koparan sıradan bir adam gibi. Olamadım. Ben ya kimseyi kendimden çok sevemedim ya da hiç bir zaman kendimi sevilecek kadar değerli görmedim.

   Hep planlar yaptım. Sonra tek tek çizdim üzerini. Gerçekleştirdiğim için değil o plandan vazgeçtiğim için. Hep kolay mı vazgeçiyorum bilemiyorum. Yaşamaktan da vazgeçebilecek miyim?

   Bir dünya mı kurmalıyım kendime amaçsız, kimsesiz? Vaz mı geçmeliyim beklemekten, beklentilerimden? Dedikleri gibi beklentiler sadece üzer mi?


                                                                                                                           Yavuz Okumuş
 
 


16 Ağustos 2012 Perşembe

Üç Film Birden

   İşten ayrılmış olmanın boşluğuyla kendimi iyice filmlere adadım son zamanlarda. Bulduğum en ufak boşlukta film izliyorum. Çok boktan filmlere denk geldiğim gibi çok güzel filmlere de denk geliyorum haliyle... Ama üç tanesi var ki beni benden aldı resmen.... Bunları sizinle paylaşmadan rahat uyuyamayacağım.


  THE HELP


   Film Amerika'nın güney eyaletlerinden Mississippi'de zamanında ırkçılığın ne boyutlarda olduğunu çok acımasızca gözler önüne seriyor. Hatta yeri geliyor sinirlerinizi çok bozuyor, faşizmin ne kadar mide bulandırıcı bir düşünce olduğunu adeta yüzünüze çarpıyor. Her ne kadar siyahi hizmetçilerin iş verenleriyle ilişkilerini anlatsa da içinde barındırdığı küçük ayrıntılarla da mesaj vermekten geri kalmıyor. Dram yönü ağır basmasına rağmen bazı sahnelerde sizi bir komedi filmi izlercesine kahkahaya boğabiliyor. Pek çok duyguyu size 2 saatlik bir sürede yaşatıyor kısacası. Hiç sıkılmadan bir solukta izleyebileceğiniz sıcak bir film arıyorsanız işte o The Help. Hiç durma izle derim... Aaa bir de unutmadan Emma Stone hayranları için bulunmaz bir film.


İNCENDİES


   Of ki ne of... Bir grup arkadaşla beraber daha bu gece izledik bu filmi. Sıcağı sıcağına yazıyorum ki hala etkisindeyim. Bir annenin vasiyeti üzerine hayatındaki bilinmeyen gerçeklerin ortaya çıkışını anlatan sinir bozucu güzellikte bir film bu. İnsanın psikolojisini 2 saat gibi bir sürede yerle bir edebiliyor. Ağır ilerleyen filmlerden çekinmeyenlerin kesinlikle kaçırmaması gerekiyor bu filmi. İnsanın içini acıtıyor bu film ve tıpkı filmde de olduğu gibi bir süre sessizliğe mahkum ediyor insanı... Efsaneler listesine aldım bile kendisini. Hayatında   yer edecek bir film arıyorsan o bu film olabilir.

PRAYERS FOR BOBBY


   Bayılırım bu tarz gerçek hikayelere hele ki bu filmdeki gibi kusursuz anlatıldıysa. Uzun zamandır izlenecek filmler listesinde bekleyen bu filmi izledikten sonra çok kızdım kendime "niye daha önce izlemedim?" diye. Gerek oyunculuklar, gerek gerçeklerden kopmama, gerek çekimler, gerek müziklerle eşsiz bir yapıt. Film hissettirmek istediği duyguyu adeta alıp kendi elleriyle yerleştiriyor kalbinize. Oğlunun eşcinsel olduğunu öğrenen annenin, kendisiyle, dindar yaşantısıyla, ailesiyle yaşadığı dramı ve kendisiyle yaşadığı çatışmayı anlatan bu filmi sıkılmadan izleyeceğinizin garantisini veriyorum size.

Bir başka Üç Film Birden'de görüşmek dileğiyle...

                                                                                                                               Yavuz Okumuş

7 Ağustos 2012 Salı

Toplum Eksi Ben

   Başkalarının ne düşündüğü hiç bir zaman önemli olmamıştır benim için. Ben ne düşünüyorsam, ne yapıyorsam doğrudur o. Şimdi tabi çok ukala gelebilir bu tavrım size. Gelsin, ukalayım zaten. Eleştirilmekten falan da korkmam çünkü eleştirileri de takmam. O giydiğimi beğenmemiş, yok şu oran eğri buran doğru demiş yok bu düşüncelerin çok saçma demiş hiç umrumda değil.

   Başkalarının ne düşündüğü üzerine hayatlarını kuranlar var çevremde. " elalem ne der?" lafı düşmüyor dillerinden. Hapsetmişler kendilerini topluma hepsi birer süper ego mağduru. Kendilerini beğendirmek, taktir edilmek, topluma uyum sağlamak en büyük amaçları. Toplum onların sahibi olmuş farkında değiller. Benliklerini kaybetmişler adeta.

   
   Benim en büyük korkumdur toplum hapsi. Topluma göre yaşamak. İşte bundandır benim kaçışım. O yüzden çok karışmıyorum etliye sütlüye. Karışmıyorum derken söyleyeceğimden geri kalmıyorum. Doğrularımı sonuna kadar savunuyorum elbette. Ama kimseyi kendi doğrularıma ikna etmeye çalışmıyorum. Niye ikna edeyim ki zaten? Herkes ben gibi düşünürse ne anlamı kalır çok sesliliğin, ne anlamı kalır benim düşüncelerimin.

    Vazgeçilmez arkadaşlarım yok mesela benim. Hoş, çok arkadaşım da yok. Olanlarsa benim kafadan zaten. Bir ilişki hiç bir zaman vazgeçilmez olmamıştır benim için. Sıkılmam bitmesi için yeterlidir mesela.

   İşte hayat hep bu seviyede basittir benim için. Doğ ve öl. Arada yaşadıkların, yaptıkların, yaptıklarının bıraktığı izler ve insanların senin için ne düşündüğü hiç önemli değil. Sonuç olarak dünyaya kazık çakabilmiş hiç kimse yok aranızda. Elindeki kısacık yaşamı da başkaları için harcama.

    Şimdi tabi nerden çıktı diyorsunuzdur bu yazı. Onu da şöyle kısaca özetliyeyim size. Bugün bir arkadaşımla  muhabbet sırasında söz döndü dolaştı toplum baskısına geldi. Kendisi olmak istediği kişi olamıyormuş çünkü çevresindeki insanların düşünceleri onun için çok önemliymiş. İşte ben de kendisine bu yazıyı yazdım. Bu yazı benden ona küçük bir hediye olsun.

    Yavuz Okumuş

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Biraz Hayvan Olur Musunuz?

   Bazen düşünüyorum da; hayvanlardan öğrenecek çok şeyimiz var bizim. Hani derler ya insan da bir hayvandır ancak onu hayvandan ayıran en büyük özellik düşünebilmesidir. Buna yanlış diyemem abi... Evet düşünüyoruz... Ama bizi hayvanlardan ayıran en büyük özellik düşünebilmemiz değil yanlış şeyler düşünmemiz. Aklımızı düşmanlığa, kötülüğe, sevgisizliğe kullanmamız.

   İnsan doğada sevmeyi bilmeyen tek canlı olabilir bence. O kadar sevgisiz ki, birbirimizi katlediyoruz. Yetmiyor! Hayvanları katlediyoruz. Yetmiyor! Bitkileri, doğayı katlediyoruz. Diyoruz ya hani doğa bir uyum içinde diye koca bir yalan. Ancak insanı çıkarırsan doğa bir uyum içine girecek. Şimdi ne bu insan nefreti dediğinizi duyar gibiyim. Haksızsınız... İnsanlardan nefret etmiyorum. Ama her koşulda her canlıyı sevebilen hayvanları, insanlardan daha çok seviyorum. Nedenlerini şöyle sıralarsak;

   1) Çünkü hayvanlar asla renk, tür, cins ayrımı yapmadan birbirini sevebiliyor... ırkçılık gibi biz insanlara mahsus duygular onlarda barınmıyor...

   2) Çünkü kendileri gibi olmayan hayvanlara karşı da her daim sevgili ve şevkatlidirler...












  3) Çünkü asla kendi lüksleri için doğayı katletmezler.... Her zaman doğa ile uyum içerisindedirler.


   4) Çünkü sizi sevdiklerinde dış görünüşünüz, malınız, mülkünüz, hayat şartlarınız onlar için hiç önemli değildir... Her şartta sizin yanınızdadırlar...

   5) Çünkü kendi lüks ihtiyaçları için hiç bir canlının derisini canlı canlı almazlar...



6) Çünkü hiçbir canlıyı köleleştirmezler... " İnsandan başka hiçbir canlının kölesi yoktur."

   Bunlar sebeplerden bazıları. Ama bunları görünce insan anlıyor ki hayvanlardan öğrenecek çok şeyimiz var. Bu nedenle sizden ricam biraz hayvan olmanız...


Yavuz Okumuş